M.Ö. 3. YY’da Chu ülkesinin büyük gücü kırılmış ve ülke Qin Hanedanlığı’nın işgaline uğramıştır. Bu duruma dayanamayan vatansever şair Qu Yuan Guluo Nehri’ne atlayarak intihar etmiştir. Bunu duyan insanlar büyük üzüntü duymuşlardır. Balıkçılar nehre birbiriyle yarışırcasına gitmişler ve Qu Yuan’ın cansız bedenini aramışlardır. Yarı dini, yarı eğlenceli bir programa dönüşen bu etkinlikte sembolik olarak Qu Yuan ́ın nehre düşmüş vücuduna ulaşabilmek için sal yarışı yapılır. Her kayığın başında, değişik şekillerde, tahta üzerine oyulan rengarenk ejderha başı bulunur. Her kayıkta davul ve gonk sesleri göğü çınlatır. Yarışmacıların haykırışları birbirine karışır. Kayıklar birbirlerini kovalarcasına yarışır. Sahilde renkli bayraklar dalgalanır.

80’lerde bu gelenek Avrupalılar tarafından kabul görerek ilk festival Almanya’da düzenlenmiş ve tüm dünyaya yayılmıştır. Dragon severlerin sayısı hızla artmış ve kısa sürede milyonlarca kişi bu sporun hayranı olmuştur. Günümüzde Dragon Festivali, hem Çin geleneğini hem de modern spor ruhunu içeren bir su sporları öğesi haline geldi. Küçük işletmelerden büyük ölçekli kurumsal firmalara, üniversiteler, vakıflar, dernekler ve meslek odalarına kadar tüm kurum ve kuruluşlar kendi takımlarını oluşturmakta ve bu festivallere katılmaktadır. Bu spor kurum çalışanlarının aidiyet duygularını geliştirir ve motivasyonlarını artırır. Gelişim uzmanları bu etkinliğin takım ruhu ve motivasyonu önemli ölçüde arttırdığının altını çiziyor.